Egzamayı Tetikleyen Besinler Nelerdir?

Egzama, deri yüzeyinde kaşıntı, kızarıklık, şişkinlik ve döküntü ile kendini gösteren ve pek çok nedenden dolayı ortaya çıkabilen bir sağlık sorunudur. Egzama toplumumuz da hem çocukluk hem de yetişkinlik dönemlerinde her geçen gün yaygınlaşan bir problemdir. Tam olarak kesinleşmiş nedenleri ve tamamen tedavisi saptanamamıştır. Nedenleri arasında psikolojik etkenler, kullandığımız sabun, deterjan ve bakım ürünlerindeki bir çok kimyasal madde, giysiler, parfümler egzamayı tetikleyen besinler, egzama neden olur, egzamaya sebep olan besinlerve deodorantlar egzamayı tetikleyen etkenler arasında yer almaktadır. Alerjik cilt yapısına ve aşırı hassas cilt yapısına sahip olan bay ve bayanlar da daha sık rastlanmaktadır. Stresin egzamayı arttırıcı özellik gösterdiği araştırma ve gözlemler sonucu ulaşılmış önemli bir bulgudur. Cilt tahrişi de egzamayı tetikleyen etkenler arasındadır. Günlük kullandığınız sabun, bulaşık deterjanı, krem, parfüm, dezenfekte ürünleri, çamaşır suyu gibi yüksek oranda kimyasal içerek ürünler cildiniz de önemli derecede tahriş yaratarak egzama riskini arttıran faktörler arasında yerini almaktadır. Bu nedenle özellikle bu temizlik maddelerini kullanırken eldiven kullanmaya ve cildinizle temizlik maddesinin doğrudan temasını önlemeye özen göstermeniz yararınıza olacaktır.

Egzama araştırmalarında öne çıkan etkenlerden biri de genetik egzama’dır .Yani anne veya babanızda egzama sorunu varsa sizde de olma ihtimali yüksektir. Bu nedenle gerekli tedbirleri hastalık başlangıcı görülmeden önce almalısınız. Egzamayı beslenme alışkanlıkları da tetikleyici özellik gösterebilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıf olan ve sık sık mikrobik hastalıklara yakalanan bireyler de egzama riski yüksektir. Deriniz de egzama belirtileri varsa uzak durmanız gereken bazı gıdalar vardır. Şu şekilde sıralayabiliriz. Kabak, patlıcan, limon, sirke ve portakal uzak durmanız gereken gıdalar arasındadır. Bu besinlerin egzama da kaşıntıyı ve döküntüyü arttırıcı yönleri saptanmıştır.

Varislerden Nasıl Kurtulunur?

Varis hastalığının adı ülkemizde çok fazla duyulmasa da bu hastalıktan etkilenen yaklaşık 10 milyona yakın kişi bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre ise Türkiye’de 20 yaşından başlayarak 70 yaşındaki kadınlara kadar ortalama yüzde 55’i varis şikayeti yaşamaktadır. Varis hastalığı ilerleyen yaşlarda sıkıntı yaşatırken ciddi sorunları da beraberinde getirebiliyor. Bu yüzden de hastaların varis hastalığına karşı neler yapabildiği ya da varislerinden nasıl kurtulabileceğini bu yazımızda anlatacağız. Varis hastalığının ilerlemesi sonucu tehlike çanları da çalmaya başlamaktadır. Çünkü ilerleyen zamanlarda genellikle bacağın alt kısımlarında oluşmaya başlayan yaralar da kendini göstermektedir. Bu yaralar toplar damarların vücutta toplanan kanı kalbe taşırken kan akımının ters yönde seyretmesi sonucu damarların genişlemesi ya da kanın göllenmesi gibi olumsuz sonuçlar nedeniyle oluşmaktadır. Yaralar bazen yine toplar damar üzerinden kan basıncı oluşması sonucunda da meydana gelebilmektedir.varislerden kurtulma, varislerden nasıl kurtulabilirsiniz, varis tedavisi

Varislerin Belirtileri Nelerdir?

Varislerin belirtileri genel olarak ayak bileği ve diz arasında görülmektedir. Cilt artık koyu bir renk halini almakta ve pul pul bir görünüme gelmektedir. Kalınlaşan da varisler bacak kısmında farklı boyutlarda yaralar çıkartmaktadır. Varisler belki dışarıdan kolay gibi gözükse de düzenli olarak bir tedavi uygulanmadığı zaman iyileşmesi çok zor olan bir rahatsızlıktır. Açık yaralar olduğu için de tedavi sürecinde enfeksiyon gelişmesine de neden olabilmektedir. Yaralar zaman zaman genişlemekte, büyümekte ve gittikçe derinleşmektedir. Enfeksiyon durumu ilerlediği zaman da dokudan geçerek kemiğe kadar ilerleyebilmektedir. Bu da tedavi sürecinde olan bir hastayı oldukça uzun bir yolculuğa ve sıkıntılı bir duruma sokmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar olurken hasta aynı zamanda ağrıları yüzünden hareket edememekte ve yaralardaki akıntılar nedeniyle de kötü kokuya maruz kalmaktadır.

Varis Yaraları Nasıl İyileşir?

Varis yaraları bulunan hastaların ilk önce doktor kontrolünden geçtikten sonra tedavi süreci boyunca kendilerinin de dikkat etmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ise ayakta uzun süre kalmamak, elastik çorap giymek, düzenli yürüyüş ve spor yapmak, dengeli beslenmek ve kilo almamak, dar ve sıkı elbiselerden kaçınmak, ayaklar yukarıya kaldırılarak dinlenmeye çalışmak ve her yarım saatte bir kalkıp hareket etmektir.

Ur ve Bitkisel Çözümleri

Halk arasında vücudun herhangi bir yerinde görülen şişliklere ur, tıp dilinde de ‘tümör’ denir. İyi huylu, kötü huylu ve iltihabi olmak üzere tümörün üç çeşidi vardır. Aşağıdaki reçetelerden iyi huylu urların tedavisinde faydalanılabilir.

Reçete 1: Su, havuç

4 bardak su 2 adet rendelenen havucun üzerine eklenir ve lapa haline gelinceye dek ıslatılır. Temiz bir gaz bezine ılıdıktan sonra konulup urun üzerine sarılır. Günde 3 defa tekrarlanır.ur tedavisi, bitkisel ur tedavisi, ur nasıl tedavi edilir

Reçete 2: Kuru soğan, havuç suyu

2 su bardağı taze sıkılmış havuç suyundan her gün içilir. yemeklerde de kuru soğan tüketilir.

Önemli! Soğanın her gün yenilmesi gereken miktar 250 gramdan az ya da fazla olmamalıdır.

Reçete 3: Zeytinyağı, mersin yaprağı

1 avuç mersin yaprağı, 4 bardak zeytinyağına konulur. 10 dk kaynatılıp, süzülür. Süzülen yağdan urun üzerine bir parça sürülür. Daha sonra mersin yaprağından bir tutam kadar konulup sarılır. Her gün bu işlem tekrarlanır.

Reçete 4: Su, patlıcan tohumu

2 çorba kaşığı patlıcan tohumu 4 bardak suya konulur. Lapa haline gelene dek kaynatılır. Urun üzerine soğuduktan sonra konularak sarılır.

Reçete 5: Su, su teresi

2 avuç su teresi 4 bardak suya konulur ve 20 dk kaynatıldıktan sonra süzülür. Urun üzerine yapraklar sarılır. Her gün aynı işlem tekrarlanır.

Reçete 6: 1 çorba kaşığı kına kına ve 3 çorba kaşığı tereyağı 1 avuç mayalanmış hamurun içine konulur. İyice yoğrulduktan sonra urun büyüklüğü kadar alınıp, üzerine sarılır. Güde 2 defa tekrarlanır.

Reçete 7: Su, semizotu

1 avuç semizotu 4 bardak suya konulur ve 20 dk kaynatıldıktan sonra süzülür. Urun üzerine semizotları sarılır.

Reçete 8: Maydanoz ya da ıspanak, su

Bol su ile 1 avuç maydanoz ya da ıspanak yıkandıktan sonra ezilip, urun üzerine sarılır. Günde 2 kere bu işlem tekrarlanır.

Reçete 9: Su, kırmızı pancar

1 adet kırmızı pancar 4 bardak suya doğranır. 15 dk kaynatılıp daha sonra süzülür. İyice pancarlar ezildikten sonra urun üzerine sarılır.

Reçete 10: Su, keten tohumu

2 çorba kaşığı keten tohumu, 4 bardak suya konulur. 15 dk kaynatılıp süzülür. İyice tohumlar ezildikten sonra urun üzerine sarılır.

Reçete 11: Kişniş, bakla, tereyağı

3 çorba kaşığı bakla ile 3 çorba kaşığı kişniş 4 bardak suya konulur. Kaynatılıp, süzülür. 2 çorba kaşığı tereyağı kabın içindeki karışıma eklenip, iyice yoğrulur. Bir parça alınıp, urun üzerine konulur. İşlem her gün tekrarlanır.

Reçete 12: Pirinç lapası yapılarak urun üzerine konulur. Her gün aynı işlem tekrarlanır.

Çiğ sebze, yaş meyve, üzüm pekmezi içmek de faydalıdır.

Sigara İçmeyi Bırakma

Kadınlar erkeklere nazaran sigarayı daha zor bırakabiliyorlar. Halbuki 55 yaşındaki bir kadın koroner hastalığı bakımından aynı yaştaki erkeğe oranla daha büyük risk taşımaktadır.

Genç kızlar arasında maalesef sigara kullananlar artmaktadır.

Sigara içen bir kadın eğer sigarayı bırakırsa bir yıl sonra kalp sektesi tehlikesi azalmakta üç yıl sonra daha da hiç kullanmamışların riskine eşit oluyor.sigara içmeyi bırakma, sigara nasıl bırakılır, sigaranın zararları

Sigara içme erken ölüm neden olan faktörlerin başında gelir. Kalp hastalıklarında ve akciğer kanserinde, anfizem ve kronik bronşide, ağız, boğaz ( farenks, larenks ) , ösofagus, idrar kesesi ve rahim ağzı kanserlerinde rol oynar.

Sigaradaki nikotin tutkunluk yaratır. O nedenle sigarayı bırakmak güçtür. Fakat başarısız olurum diye de bırakmaktan vazgeçmemelidir. Zira her denemeden sonra başarı şansı artmaktadır. Sigarayı bazıları ani olarak bırakabilirlar. Fakat bu şekilde nikotine tutkunluk nedeni ile daha zordur. Son yıllarda içinde nikotin bulunan ve ağızda eritilen tabletler ile deriye yapıştırılan bantlar yapılmıştır. Bunları kullanırken sigara içilmemelidir. Zira bu tablet veya bantlarda da nikotin mevcut olduğundan sigara tutkunluğu arttırılmış olur. Bu metodu seçenler eğer bazı hastanelerdeki ve sağlık merkezlerindeki sigarayı bırakmaya yardım kurslarına giderlerse başarı oranları artar.

Sigarayı bırakma için diğer bir metod her 4-5 günde bir, tek sigara azaltma, yani yavaş yavaş bırakma metodudur.

Sigaranın bırakılmasında en önemli faktör şahsın buna içten ve kuvvetle inanmasıdır. Bazı vakalarda hipnosis ve akupunktürün de başarılı olduğunu iddia edenler da vardır.

Çocuk yapma kabiliyeti :

Sigaranın bunu da azalttığı yolunda bulgular varıdır. Bu birçok nedene bağlanabilir bir defa yumurtalığın görevi bozuluyor ( sigara içenlerde anormal vajinal kanamalar daha sık görülüyor ) ayrıca yumurta naklinde önemli rol oynayan fallopian tübün hareketi azalıyor yine buna bağlı olarak tüp gebeliği sigara içenlerde artma gösteriyor. Sigara erkekte spermlerin özelliklerini değiştiriyor.

Düşük olması :

Yapılan bir araştırma , sigara içenlerde spontane ( kendiliğinden ) düşüklerin sigara içmeyenlere nazaran iki mislinden daha fazla olduğu sonucunu çıkarmıştır.

Gebelik :

Sigara gebelerde plasentada ( son ) anormal değişikliklere ve buna bağlı olarak da plasenta rahim duvarında doğumdan önce ayrılıp kanamaya neden oluyor ve bu komplikasyon bazten bebeğin kaybı ile sonuçlanıyor. Çocuk zarları da sigara içenlerde erken yırtıldığından hem plasentanın erken ayrılması ve hem de doğumun erken başlaması nedeniyle kilosu az olan bebekler doğmaktadır.

Birçok araştırmalar bu üç komplikasyonun yani plasentanın erken ayrılması ( abrupio placentae ) plasentanın rahim ağzında yer alması ( plasenta previa ) ve zarların erken yırtılması sigara içenlerde bebek kaybının daha fazla olduğu göstermiştir.

Diğer etkiler :

Bronşit ve anfizem sigara içenlerde daha fazla oluyor ve mide ülseri ve beyin damarları hastalıkları daha sık görülüyor.

İkinci elden sigaranın zararları :

Eğer bir insan ömründe hiç sigara içmediği halde uzun yıllar sigara dumanına maruz kalırsa aynen sigara içenin yakalanacağı hastalıkların çoğuna o da yakalanabiliyor. Özelllikle anne, babanın sigara içmesi çocuklarda solunum hastalıklarına neden olacak ve eğer çocukta satım varsa astım nöbeti artacak ve çocuğu tehlikeli duruma sokacaktır.

Granülomatöz Mastit Nedir?

Granülomatöz mastit durumu memede nadir görülen bir durumdur. Kronik ve inflematuar bir hastalıktır. Enfeksiyona bağlı bir süreç olmadığı için gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılmaktadır. Yakın zamanda doğum yapmış hastalarda görülmektedir. Hastalarda yaygın olarak enfeksiyöz bulgular varken balteriyel sebepler yoktur. Memede akıntı, kitle ya da memede kızarıklık veya şişlik oluşmaktadır. Granülomatöz mastit adı verilen bu hastalıkta yüzde 20 oranında koltuk altı lenf bezlerinde şişlikler meydana gelmektedir. Meme başı haricinde memenin her bölgesinde Granülomatöz mastit görülebilmektedir. Meme başında tutunum olmayıp diğer katmanlarda tutunum olması önemli bir bulgu olarak görülmektedir.granülomatöz mastit, granülomatöz mastit belirtileri, granülomatöz mastit neden olur

Bu rahatsızlıkta akıntılar birkaç farklı odakta birden meydana gelmektedir. Bu rahatsızlığın bu nedenle tanısı çok zor konulmaktadır. Hasta bu tanı konulana kadar aylarca antibiyotik tedavisi almaktadır. Sürekli ilaç tedavileri hastaların psikolojik durumlarını etkileyecek pozisyona getirmektedir. Granülomatöz mastitin tanısını koyarak diğer mastit seçeneklerinden ayırmak oldukça önemlidir. Bu hastalık toplumda nadiren görülen verem hastalığı ile karıştırılmaktadır. Bunun ayrımının iyi yapılması gerekmektedir. Klinik olarak Granülomatöz mastit rahatsızlığından şüphelenildiğinde ultrasonografi oldukça faydalı bir tanı koyucu araç olmaktadır.

Ultrasonda görülen herhangi bir bulgu ile tanı koymak için en standart yöntem biyopsi uygulamasıdır. Yapılan biyopsiler kesi ve kalın uçlu iğne biyopsi işlemlerinden uzak, hemen gerçekleşebilecek ince uçlu iğne biyopsilerinden oluşmaktadır. Bu biyopsi çeşidinde anında tanı alınıp patolojiye gönderilmekte ve kısa bir sürede sonuç çıkmaktadır. Bu rahatsızlığın patolojik olarak Granülomatöz mastit olduğunun kanıtlanması ve tanı konulduktan sonra acilen tedavi kısmına geçilmesi gerekmektedir.

Bu hastalık yakın zamana kadar tedavi kısmında cerrahi operasyon ile ya da antibiyotik tedavisi ile yapılmıştır. Fakat bu tedavi seçenekleri bir yarar sağlamamıştır. Abseler kendini sık sık tekrarladığı için antibiyotik tedavisi ile asla geçemeyecek bir rahatsızlık olunduğunun bilinmesi gerekmektedir. Günümüzde bu hastalıklarda steroit tedavisi yapılmaktadır. 2 ay Granülomatöz mastit tedavisinde kalıcı olarak çözümler sağlanmaktadır. bu hastalık, hastanın tüm yaşantısını bozacak bir yapıda olmasına rağmen tedavi süresince hastalar iyileşme değişimleri ile psikolojilerini düzeltme imkanı bulmaktadırlar. Tedavi süreci biten Granülomatöz mastit hastalarında yapılması gereken en önemli şey, tedavi sürecini tamamladıktan sonra takip ve kontrollere devam etmek olacaktır. Çünkü bu rahatsızlık kendini tekrar eden bir yapıya sahip olduğu için düzenli kontroller ile erken müdahale imkanına ulaşılabilmektedir.

Bebeklerde Kalp Sorunları

Hamileliğin ilk haftalarında bebeğin kalbi oluşmuş ve görevini yerine getirmeye başlamıştır. Uzmanlar farklı cihazlar yardımı ile bebeğin kalp atışlarını dinleyebilir hatta sorun var ise müdahale edebilir duruma gelmiştir. Doğuştan olabilecek kalp hastalıklarının erken teşhis sayesinde ve tıbbın, teknolojinin gelişmesi ile oranı düşürülebilmiştir.bebeklerde kalp sorunu, bebek kalp hastalığı, bebeklerde kalp sorunu tedavisi

Çocuklarda görülen doğuştan kalp hastalıklarının genel olarak farklı sebepleri vardır. Annenin hamilelik sürecinde radyasyona fazla maruz kalması, akraba evliliği ve daha çok buna bağlı kan uyuşmazlıkları, hamileliğin ilk dönemlerinde oluşabilecek enfeksiyonlar ve kızamıkçık gibi geçirilen ağır hastalıklar, anne ve baba da bulunan ağır ve genetik rahatsızlıklar, hamilelik sürecindeki beslenme bozuklukları ve sigara alkol tüketimi gibi etkenler çocukta kalp hastalıklarını olabilmesine etkenlerdir. Tüm bu etkenlerin yanı sıra birçok kalp rahatsızlıklarının nedeni bilinememektedir.

Bazı doğuştan kalp hastalıkları (küçük kalp delikleri gibi) kendiliğinden düzelebilir fakat bunun için de erken fark etmek ve bir uzmana takip ettirmek gereklidir. Çocuklarda görülen kalp hastalıklarının en önemli iyileşme faktörü erken teşhistir. Tıbbın çok ilerlediği bu çağlarda artık 1 günlük bebek dahi ameliyat edilebiliyor ve ilaç tedavisi ile hastalıklar aza indiriliyor. Egzersizler, elektro grafikler ve göğüs röntgenleri sayesinde çocukların kalbi daha rahat uzmanlar ebeveynlerin ve teknolojinin yardımı ile bu kalp rahatsızlıklarına kolay ulaşıp çözüm getirebiliyorlar.

Erken teşhis kalbimizi rahatlatacaktır. Tabi erken fark etmek için belirtiler takip edilmelidir bu belirtiler bebeklerde zor nefes almak, tırnak diplerindeki morartılar, doğru ve dengeli besleniyor olmasına rağmen kilo alamamak. Daha ileriki yaş çocuklarda ise bayılma, göğüs ağrısı, çarpıntı, yaşıtlarına göre yaptığı faaliyetlerde çabuk yorulma şeklindedir.

Çocuklarda genel olarak görülen kalp hastalıkları kalpte delik olması, kalpte bulunan kalp kapakçığı ve odacıkların gelişememesi kapaklarda darlık, kalp ritim bozukluğu vs. Çocuk kalp hastalıkları ile pediatrik kardiyoloji (çocuk kalp) uzmanları ilgilenmektedir. Önce aile fark etmeli uzmanlar ise gerekeni yapmalı ki çocuklarımızın hastalıkları kalmasın kalplerin rahat etsin.

Kızlık Zarı Dikim Çeşitleri

Kızlık zarı tamiri geçici ve kalıcı tamirler olarak iki şekilde yapılabilir. Her ikisinin de kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır.

Kalıcı yöntem planlanmış bir evlilik veya ilişki tarihi bulunmayan ama gene de kızlık zarının eski haline getirilmesini isteyen hastalar için uygulanır. Bu yöntemde doku iyileşimi çok önemlidir. Kızlık zarı doku kanlanması çok iyi olmayan bir bölge olduğu için %5-10 oranındaki hastada başarısızlık yani dokunun iyi iyileşememesi olabilir. Bu da 1,5 – 2 ay sonraki kontrol sonrası anlaşılır. Doku iyileşimi normal gerçekleşmiş ise zamanı ne olursa olsun yeni bir ilişkiye kadar durumunu korur.Doku iyileşiminin iyi olmadı durumlarda genellikle (bazı istisnalar hariç) kalıcı yöntemi tekrarlanmaz ve evlilik öncesi yaptığımız geçici yöntemin de ek olarak yapılması gerekir.kızlık zarı dikimi, kızlık zarı nasıl dikilir, kızlık zarı dikme işlemi

Kalıcı kızlık zarı tamiri de farklı tekniklerle yapılabilir;

Bunlardan ilki son zamanlara kadar daha sık kullanılan ve bu yüzden kalıcı yöntemle ismi özdeşleşmiş “flep yöntemi” dediğimiz yöntemdir. Burada amaç kızlık zarını orjinal görünümüne yakın bir hale getirmek değildir. Daha ziyade kızlık zarı daha ince yapıda olan ve/veya daha önce doğum yapmış kadınlarda sıkça ratladığımız tarzda kalan kızlık zarı parçalarının dağınık ve fazla yıpranmış olduğu vakalarda uygulanır. Burada uygulanan teknikle vajen duvarının tek veya her iki kanadından kaldırılarak serbestleştirilen doku alanları karşı duvarla köprü görevi görecek şekilde birleştirilir. Başarı bu köprüyü oluşturan dokuların (flep) canlılığını korumasına ve karşı duvara tutunmasına bağlıdır (aşağıdaki resimler).

Kızlık Zarı Tamiri Ayrıntılı Web Sitesi Girişi İçin Tıklayınız

FLEP YÖNTEMİ KALICI KIZLIK ZARI YAN GİRİŞLER

KALICI kızlık tamiri flep yöntemi

flep vajen girişleri

Flep bölgesi iyileştikten sonra yeterince gergin olmalıdır ki bir sonraki ilişkide yırtılsın ve kanama yaratsın. Öte yandan tamir esnasında flebin aşırı gergin olması iyi iyileşmesi ve tutunması üzerinde negatif etki yaratabilir. Dolayısıyla işlem sonrası kontrollerinde iyileşmiş görünen kızlık zarlarında bile nadiren de olsa ilişki sırasında kanama yaratmayabilir. Yandaki resimde göreceğiniz gibi mevcut vajen giriş noktalarından olacak bir birleşme sonrasında yeterince gergin olmayan flep bölgesi ve/veya yetersiz penis çapı sebebiyle kanama olmayabilir. Çok yüksek tecrübe gerektiren bir yöntemdir (aşağıda ki ilk 2 fotoğraf bu yöntem ile yapılmış başarılı bir örnektir). Dolayısıyla çok iyi iyileşmiş bir flep operasyonu sonrasında bile çok az da olsa risk vardır. Hastaların duymak istedikleri bu olmasa bile gerçek budur. Bu şekilde vaadlerde bulunulup hüsrana uğrayan hastalarla karşılaşmak maalesef hekim olarak bizleri çok üzmektedir.

Kalıcı kızlık zarı dikiminde kullandığımız bir diğer yöntem de bozulmuş kızlık zarı alanlarının orjinaline yakın olacak şekilde primer tamiridir. Çoğu hastamızda kullandığımız teknik bu tekniktir. Bu işlemde vajen girişindeki doku fazlalıkları çıkartılılarak kalan dokular flep benzeri hareketlendirilerek orta hatta orjinaline benzer şekilde birleştirilir. Akabinde doku iyileşimi beklenir. Kısacası aslında bu da bir “flep” operasyonudur fakat kullanılan teknik ve doku iyileşim şekli farklıdır. Bu doku fazlalıklarının çıkartılması ve hareketlendirilmesi esnasında dokunun canlılığının korunması çok önemlidir. Çünkü bu bölge zaten çok iyi kanlanan ve iyileşimi çok iyi olan bir bölge değildir. İşlemi yapan hekiminizin tecrübesi özellikle bu noktada öne çıkacaktır. Bu tipte yapılmış bir vakanın işlem öncesi ve sonrasındaki fotoğraflarını aşağıda görmektesiniz.

KIZLIK ZARI DİKİMİ TAMİR ÖNCESİ DİKİM FLEP ÖNCESİKIZLIK ZARI TAMİRİ FLEP YÖNTEMİ

İşlem genel anestezi altında yapılır ve kalici işlem yaklaşık 30-60 dk sürer. İşlem esnasinda acı sızı hissetmezsiniz. İşlemden sonra 15 dk içerisinde tam olarak kendinize gelirsiniz ve gene bir 15 dk sonra yürüyerek evinize gidebilecek durumda olursunuz. Kalici yontemde ilk 10-15 gün hareketlerinizde çok az kısıtlamaya gitmekle birlikte günlük aktivitenizi yapabilirsiniz. Önerilerimize dikkat ederek banyo da yapabilirsiniz. Hiç kimse sizin böyle bir operasyon geçirdiğinizi anlamaz.

Kızlık zarı dikilmesi için ilişki sayısının veya ne kadar süredir ilişkiye girildiğinin önemi yoktur, çocuk doğurmuş kadınlarda dahi bu kızlık zarı tamir edilir.

Bu operasyonu yaptırmak için bir jinekoloğa mı gitmeli yoksa bir plastik cerraha mı?

Bir plastik cerrahın yaptığı operasyonların sadece %1’i kadarı genital bölgeyi ilgilendirirken bir jinekologun yaptığı operasyonların en az @’ perine ve vajen bölgesini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla resmin tamamına bakınca jinekologların bu alan üzerinde yapılacak işlemler için çok daha tecrübeli olacağı aşikardır. Öte yandan bu konuya soyunan bütün hekimler bu işin eğitimin almışlardır ve bireysel farklılıklar gösterebilirler. Önemli olan hekiminizin tecrübesidir.

GEÇİCİ KIZLIK ZARI TAMİRİ

Geçici tamirler belli bir evlilik tarihiniz olması durumunda muhtemel ilişkiden 1-7 gün (ideali 3-4 gün) öncesinde planabilir. Bu yöntemde kanama olmama ihtimali yoktur. Bu açıdan avantajlıdır.

İşlem genel anestezi altında yapılır ve geçici tamir işlemi yaklaşik 15 dk zaman alır. İşlem esnasinda acı sızı hissetmezsiniz. İşlemden sonra 15 dk ayılma süreniz olur ve gene bir 15 dk sonra yürüyerek evinize gidebilecek duruma gelirsiniz. Geçici yöntemin etkisi planlandiği süre kadar devam eder (planlanan ilk ilişki tarihine kadar). Oynamak, ziplamak, gülmek gibi hareketlerde bir kisitlamaya ihtiyac yoktur. Rahatlikla banyo da yapabilirsiniz.

Dikilen bir kızlık zarının dikildiği ilişkiye girilecek kişi tarafından anlaşılmaz, sadece kadın doğum uzmanları veya adli tıp uzmanları bunu anlayabilir. Kullanılan dikişler çok ince ve saydam olduğu için dikişlerin fark edilmesi mümkün değildir.

Kızlık zarı dikilmesi için ilişki sayısının veya ne kadar süredir ilişkiye girildiğinin önemi yoktur, çocuk doğurmuş kadınlarda dahi bu kızlık zarı tamir edilebilir.

Basur (hemoroid) nedir?

Basur (Hemoroit) Nedir?

Basur hastalığının olabilmesi için temelde yapısal bir damarsal bozukluğun olması gereklidir. Basur bir damar hastalığıdır. Büyük tuvaletimizi yaptığımız anüs dediğimiz delik ve kanal bölgesindeki toplardamarlardan kaynaklanan bir hastalıktır. Bu damarların varis şeklinde şişmesi, torbalaşması, sarkması ve kanamaya başlaması basur hastalığının ortaya çıkması demektir. Bu hastalığın olabilmesi için damarların yapısının bozuk olması gereklidir. Fakat her hastada da bu damar bozukluğu var diye basur hastalığı klinik olarak ortaya çıkacak diye bir kural yoktur. Mutlaka kolaylaştırıcı faktörler denilen bazı faktörlerin de üzerine eklenmesi gereklidir.basur nedenleri, basur tedavisi, makattan kan gelmesi

Bunlardan ilk akla gelenler kabızlık, kalın bağırsak düzensizliği ve dışkılama düzensizliğidir. İnsanlar çok zorlanarak, tuvalette çok uzun süre kalarak ya da çok ıkınarak dışkılama yaparlarsa ve yapısal olarakta damarlarda sorun varsa, bu damarların yıllar içerisinde torbalaşması, sarkması ve hemoroid hastalığının ortaya çıkması mümkündür.

Basur hastalığına zemin hazırlayan tek neden kabızlık değildir. Bunun yanında şişmanlık, gebelik, devamlı ayakta durmak ya da sürekli oturarak çalışmak, sürekli ishal olmak gibi daha pek çok kolaylaştırıcı faktör vardır. Bütün bu kolaylaştırıcı faktörlerden bir ya da birkaçının olması kişilerde basur hastalığının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Testis Torsiyonu ve Utangaç Testis Sorunu

Testis Torsiyonu Nedir?

Testis burulması, torsiyon denilen testisin kendi etrafında dönme hareketi sonucu gerçekleşir. Testis torsiyonu son derece ciddi ve uzman hekim müdahalesi gerektiren bir rahatsızlıktır. Ergenlik dönemi başta olmak üzere; yeni doğan bebeklerde görülen bir rahatsızlıktır. Torbaya inmemiş testis problemi olan bebekler de torsiyon riski altındadır.testis torsiyonu, utangaç testis, utangaç testis sorunu tedavisi

Testis Torsiyonu Belirtileri Nelerdir?

Testis burulması nadir görülen bir rahatsızlıktır. Bu açıdan erken tanı ve müdahale konusunda bilinçli olmak gerekir. Özellikle yeni doğanda bez değişimi sırasında bölgedeki kızarıklık ve şişkinlikler ciddiye alınmalı, torsiyon ihtimaline karşı uzman hekime danışılmalıdır.

Testis, sperm kanalı etrafında döndüğünde, burulma nedeniyle kan dolaşımı sağlanamaz ve testise kan gitmez. İlk 8 saat içerisinde acil cerrahi müdahale uygulanmadığı takdirde testiste çürüme meydana gelir. Bu durumda körelen testisin ameliyatla alınması gerekebilir.

Testis burulmasının erken belirtileri; testisin içinde bulunduğu torbada aşırı hassasiyet başta olmak üzere; bölgede genel ağrı, testiste ani ve şiddetli acı hissi, şişkinliğe eşlik eden ateş, testiste kızarıklık, testislerden birinin torbadan yukarı çıkması, baygınlık, bulantı ve kusmadır.

Retraktil (Utangaç) Testis Nedir?

İnmemiş testisten farklı olarak, Retraktil (inip çıkan, kaçan) testis, normal iniş sürecini tamamlamıştır; ancak kremaster kasının kasılarak testis torbasını yükseltmesi sonucu yeniden kasık kanalına kaçar. Kremaster refleksi, genellikle uyluğun iç kısmının el ile uyarılması sonucu meydana gelir.

Kaçan Testis Çoğunlukla Kendiliğinden Düzeliyor

Retraktil testisler bazen yumurtalık torbasında bazen de kasık bölgesinde bulunurlar. Testisler, ani ısı değişimleri ve dokunma gibi dış uyaranlara bağlı olarak yukarı kaçarlar. Erken yaşlardaki testosteron hormon salgısının yetersizliğine dayandırılan aşırı kremaster kasılması ve eşlik eden yoğunluğu (ağırlığı) düşük testis, inip çıkan testise neden olur. Büyüme ve gelişmeye bağlı olarak testisin büyümesi ve testosteron hormonundaki artış ile beraber utangaç testis problemi, ergenlik dönemine dek kendiliğinden iyileşmektedir.

İnip çıkan testis bir hastalık değildir. İnmemiş testisle karıştırılmamalıdır. Utangaç testisin, normal testisten boyut olarak bir farkı yoktur. Muayenede sıvazlanarak kolaylıkla yumurtalık kesesine indirilebilir. Retraktil testis durumunda çoğunlukla tedaviye gerek duyulmaz; ancak testis gelişiminin gözlenmesi amacıyla rutin kontroller gerekir. Ergenlik dönemine dek senede bir kez kontrol edilmelidir

Kolon Kanseri ve Tedavisi

Kolon Kanserinden Nasıl Korunulur?Dünyada en sık görülen kanser türleri arasında yer alan kolon kanserinden korunmanın yolu tarama testlerinden geçmektedir.

Kolon kanseri ve diğer bütün kanser türlerinde erken tanının konulması hayati derecede önemlidir. Herkes ortalama üç ya da beş yılda bir yaptıracakları kolon kanseri testleriyle önlemini alarak bu hastalıktan korunabilir. Eğer hastalık ortaya çıkmışsa, erken tanı sayesinde durumu ağırlaşmadan tedavisi sağlanabilir.kolon kanseri tedavisi, kolon kanseri nedir, kolon kanseri belirtileri

KOLON KANSERİNDE ERKEN TANI

Erken tanı sayesinde hastalar tedavi sürecini daha kolay atlatır. Dolayısıyla herkes ortalama beş yılda bir kolon kanseri testine girerek vücutlarını güvence altına almalıdır. Bu kapsamda düzenli aralıklarla yaptırılacak testler şu şekildedir;

Düzenli olarak özellikle 50 yaştan itibaren yılda bir kez dışkıda gizli kan testi yaptırmak

Beş yılda bir genel kalın bağırsak röntgeni ( kolon grafisi, lavman opaklı kolon grafisi) incelemesi yaptırmak.

Çift kontrastlı kolon grafisi çektirmek.

Beş yılda bir kere sigmoidoskopi yaptırmak.

On yılda bir kere kolonoskopi veya sanal kolonoskopi testlerini yaptırmak.

Ailede kalın bağırsak polibi veya kanseri öyküsü olanların, genetik danışmanlık alması gerekir.

Böylelikle vücudunuzda kolon kanseri görülmeye başlanırsa erkenden tedavi altına alınarak hastalığın hayati boyutlara ulaşması önlenebilir.

KOLON KANSERİNİ ÖNLEMEDE BESLENME

Ayrıca tüketilen besinlerde vücutta kolon kanserini tetikleyici etki yapmaktadır. Bu yüzden beslenme alışkanlıkları tekrar gözden geçirilerek daha sağlıklı ve yararlı besinler tüketilmelidir. Dikkat etmemiz beslenme alışkanlıkları ise şunlardır;

Doğal yollarla düzenli olarak folik asit, kalsiyum ve D vitamini takviyesi sağlamak gerekir. Folik asit ihtiyacı doğada yeşil yapraklı besinlerde, alabalık, fıstık, piliç etinden sağlanabilir. Kalsiyum ihtiyacı ise en birinci, süt ve süt ürünlerinden tüketilerek karşılanabilir.

Öğünlerde yüksek lifli ve düşük yağ içerikli besinlerin tercih edilmesi kolon kanseri riskini azaltmaktadır.

Bol miktarda posa bırakan baklagiller, sebze, meyve tüketilmesi faydalıdır.

Aşırı yağlı gıdaların kısıtlanması ve kırmızı et tüketiminin çok fazla olmaması gereklidir. Çünkü kırmızı et tüketimi kolon kanseri riskini %40 artırmaktadır.

FİZİKSEL AKTİVİTE

Kişiler günlük düzenli olarak egzersiz yaparak kolon kanserinden korunabilirler. Bunun aksi hantallık, hareketsizlik ve aşırı kilo kanserin tetikleyicileri arasındadır.